17 Temmuz 2014 Perşembe

Kalıcı Hasar

Bizim oda sabahları çok sıcak oluyor diye söylenmeye basladı içinden. Hep böyle söylenirdi zaten, ne zaman görsem bir şeylerden şikayet eder vaziyette. Onu anlıyorum zannediyor ama aslında hiç anlamıyordum. Bir klima taktır dedim. Her söylentisine bir çözüm üretmekten yorulmuştum ama işim buydu yapacak bir şey yok. Yaklaşık beş yıldır yaşam koçluğunu daha doğrusu bakıcılığını yapıyorum. Bu sene diğer dört seneye bedeldi. İstanbul’dan taşındığımız için bütün çevresi değişmiş onu pohpohlayan yeni insanlar bulamamıştı. Bütün egosunu kendi kendine yaşıyordu, sürekli söylenip yeni işlerle beni uğraştırarak. İstifa etmemek için kendimi tutuyordum daha doğrusu tutmak zorundaydım. Hastahanede yatan annemin ve üniversitede okuyan kardeşimin masrafları benim üzerimdeydi.

Okula her sabah şoförle giderdi. Bu sabah ben de seninle geleceğim ve öğretmenlerinle görüşeceğim dedim sağ olsun hiç itiraz etmedi.. Amasya bu şehrin yolları İstanbul'a göre çok sakin.

O hazin kazanın üzerinden tam bir hafta geçti. Aracın şoförü vefat etti, ben ufak çok ufak bir sıyrıkla atlattım, yani öyle zannediyordum. Elif bütün şımarıklık ve söylemelerine rağmen çok sevdiğim öğrencim hala komadaydı. Kendi kendime adaklar adıyordum bir haftadır. Elif’in gözlerini açması için. O mavi masmavi gözleri bir kez daha görebilmek için.. Yoğun bakım odasının penceresinden Elif’i izliyordum, birden makinadan sesler gelmeye basladı. O anı unutamıyorum. Tıpkı ağabeyimin ölümündeki gibiydi. Doktorlar hemşireler içeri koşuşturdu ve perdeyi kapattılar her zamanki gibi. İçeride kim bilir neler oluyordu. Ahmet Bey ve Aylin Hanım kapının önünde birbirlerine sarılmış vaziyette yıkılmamak için  birbirlerini tutuyorlardı. Odanın kapısı açıldı ve doktor cıktı:

-Hastayı kaybettik.

Bu cümle o kadar tanıdık, o kadar bilindikti ki. Ama insan bazen bildiği şeyleri anlamakta güçlük çeker. Ve biz kavrayamamıştık. Cenaze namazına kadar. Cenazeden iki gün sonra Ahmet Bey beni odasına çağırdı. Tahmin ettiğim konuşmayı yapacaktık. Artık benimle işleri yoktu. İki aylık maaşımı ve otobüs biletimi bir zarfla takdim edip teşekkür etti. Hayatımın birkaç yılını birleştirdiğim bu aileden ayrılmak bana inanılmaz zorluk yaşattı ve daha da kötü bir duygu var ki ben Elif’in acısını yaşayamadan yeni bir iş bakmaya başlamak zorundaydım.

Artık yeni bir öğrencim var, hiç konuşmuyor ve ben onun konuşmadığı her kelimede çok konuştuğu için şikayet ettiğim  Elif’i, ilk öğrencimi, görüyorum. Vakit geçtikçe o kazanın bende oluşturduğu gerçek hasarı fark ediyorum...


1 yorum:

  1. Hızlı gelişen olaylar, yavaş gelişen değişim. Kalıcı hasar, ne kadar da pinekliyor bazen.
    Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil