27 Temmuz 2014 Pazar

Zorlu Yol


Takılı kalıyoruz bazen bir söze, bazen bir dokunuşa bazen ufacık bir bakışa. Gözümüzü  her kapattığımızda aklımıza gelen bakışlar, duyduğumuz zaman incindiğimiz sözler.

Bazende kendi söylediğimiz sözlere  takılı kalıyoruz. Bugünlerde hepimizin dilinin ucunda birer ok yok mu zaten, sevdiklerimizin kalplerini hedef alan onların göğüslerine saplanacak olan. Ve yine saplanan okun açtığı yaranın merhemi bizim dilimizin ucunda değil mi?

Her şey dilde bitiyor ama unuttuğumuz bir şey var ki her şeyin kalpte başladığı... Kin ve nefretlerimizi biriktirmeye başladığımız günden  beridir kelimeleri birer silah gibi görür oldu gözlerimiz, kulaklarımızda ağır  bir uğultu var duyamıyoruz etraftaki güzellikleri; kalbimizi başkalarının oklarından korumak için bir set çekmişiz ki güzellikleri de içine alamıyoruz. çiçekler bile güzel söz duymayınca solarken kalbimizin solması aşikar değil mi?

İhtiyacımız olan güzel sözleri kendi kendimize mırıldansak ,kendimize kuran okusak; yine de kalbimize giden o zorlu yolu aşamıyoruz, kalbimize ulaşamıyoruz . Çünkü kuruyan kalpten dile giden yol taşlıdır, engebelidir; çok zor yol kat eder. Kelimeler yorgun olur dile ulaştığında ağızdan çıktığında huzur vermez isabet aldığı kalbe. Bizden huzur bulamayan kalp de bize huzur veremez. Böyle bir kısır döngü işte.

Kalbimizi korumak için ördüğümüz bariyerleri kaldırsak ama kırarak değil ördüğümüz tuğlaları tek tek sökerek, o tuğlayı kimin için koyduysak onu severek, onunla bir tas çorbayı paylaşarak.

Ne de olsa güzel olan,aslolan paylaşmaktır ve paylaşmak bütün kapıları açar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder